22 Ekim 2013 Salı

Nazlı Yar Bosna - Saraybosna

Bosna, bir müslüman için kalbinin kanayan yarısıdır, uzakta bıraktığı kız kardeşi gibidir. Benim için de en çok görmek istediğim iki yerden biriydi. Endülüs veya Bosna Hersek...

Vesselam izin tarihime denk gelen zamanda Kurtuba Kİtap&Kahve' nin Bosna Hersek gezisine kayıt yaptırışımız; çocukluk dönemimdeki Almanya ziyaretlerinden bu yana çıkacağım ilk yurt dışı seyahati olması, pasaport işlemleri, gezi ücretini denkleştirme çabaları, yoğun bir bosna gezi yazıları takipleri gibi koşturmaların ilk durağı havalimanı... 

İstanbul aktarmalı uçuşumuz ile Saray Bosna (Sarayevo) havalimanına iniyoruz sağ salim. Sabahın erken saatleri olması dolayısıyla, İstanbul uçuşumuzda bulutların arasından geçiyoruz , pamuk gibi güzellikler sanki bundan sonraki 5 günün de güzelliğinin müjdecisi.

İlk durağımız başkent Saray Bosna. Önce 1. Dünya Savaşı' nın çıkışına sebep olan, Avusturya Macaristan imparatoru Ferdinand' ın öldürüldüğü Hünkar Köprüsü (şimdiki adı ile Latin Köprüsü). Köprünün çaprazında, Fatihin Bosna' ya gelişinde ona hediye edilen, avlusunda Hacerü'l Esvet taşının ve renkli renkli çiçeklerin ulunduğu Hünkar Camii var.

Hünkar (Latin) Köprüsü
Köprüyü fotoğrafladıktan sonra, savaş yıllarında binlerce el yazması eserin;  bir milletin tarihinin, köklerinin yok edilmeye çalışılması için yakıldığı Yazma Eserler Kütüphanesi' nin yanından geçerek  Baş çarşıya giriyoruz. 

Burası bir Osmanlı sokağı. Sıra sıra dizilmiş lokantalarda Bosna' ya özgü yemekler sunuluyor; Boşnak Böreği, Cevapcici (bizdeki İnegöl Köfteye benzettim ben), vb... Arka kısımda bakır işlemeciliği yapılan ve ürünlerin sergilendiği, satıldığı bir sokak var. 

Çarşının genelinde Bosna' ya özgü hediyelik eşyalar satan dükkanlar arasından geçerken meşhur Boşnak kahvesinin mis kokusunu içinize çekmeyi unutmayın :)

Başçarşı' nın simgesi ise Gazi Hüsrevbey Camii ve tarihi Sebil. Fatih Sultan Mehmet tarafından 1463 yılında fethedilen Bosna Hersek' de 1521-1541 yılları arasında sancak beyi olarak görev yapan Gazi Hüsrev beyin kendi adına yaptırılan camide, Gazi Hüsrev Beyin vasiyeti gereği 482 yıldır her gün hatimler indiriliyor. 

Bu vasiyete göre, her gün 30 kişinin Kuranı Kerim okuyarak bir hatim tamamlaması ve beş kişinin de bin kere "La İlahe İllallah" tesbihi ile 15 günde bir de 70 bin tevhidin okunarak tevhid duasının yapılması yer alıyor. 

Tarihi Sebil ise, Osmanlı padişahlarından Abdülaziz tarafından yaptırılmış bir çeşme ve halen orjinal hali ile Başçarşının simgesi durumunda. 
Başçarşı

Tarihi Sebil
İslamın güzel atmosferi bizi Bosna' da ilk gün böyle sarmalıyor. Bu güzel duygular arasında, Gazi Hüsrevbey Camiinde namazlarımızı eda ettikten sonra Hünkar Camii ve medreseyi, şehitliği de ziyaret ediyoruz. 

Aynı gün içinde kısa bir Saraybosna turu yapıyoruz yayan olarak: Hırvatlara ait Katolik Katedrali, Sırplara ait Ortodoks Kilisesi, savaş sırasında ateşkes saatlerinde olmasına rağmen alışveriş yapan masum insanların öldürüldüğü pazar yeri...Ellerinde hiç silah olmayan ve savaşsız güvenli bölge olarak ilan edilen bir yerde keskin nişancılar tarafından vurulmamak için köşe bucak saklanmak, bu  sırada açlıktan ölmemek için sadece mercimek, yumurta ve patates gibi temel besin malzemeleri ile 3 yıl yaşam mücadelesi vermek ne demektir? Bunları ancak yaşayan bilir denebilir...

Adına savaş değil hayatta kalma çabası denebilecek zor zamanların en canlı şehidi, şehrin ortasındaki bu şehitliktir sanırım. 

Diğer şehirlerde de çok kısa mesafelerde rastlayacaktık şehitliklere. Hiç unutturmayacaktı bize savaşı..."sizi koruyacağız" sözlerine güvenin; aldatılmışlığa, büyük acılara sebep olduğu o günler unutulmayacak. Tıpkı çeşitli yerlerde yazan "Don' t Forget 93" yazılarının anılarınızı her an canlı tutması gibi. 

Saraybosnadaki şehitlik ve Aliya' nın kabri
"savaşta büyük zulme uğradınız. zalimleri affedip affetmemekte serbestsiniz. ne yaparsanız yapın ama soykırımı unutmayın çünkü unutulan soykırım tekrarlanır." Bilge Kral Aliya. 

Şehrin her yerinde, binalarda gördüğünüz kurşun izleri, kalblerde açılan yaralar kadar derin değil elbet ama üzerinden onca zaman geçmiş bir katliamın soğuk yüzünü size göstermeye yetiyor da artıyor bile.

Herşeye rağmen size sıcaklık veren, dönerken kalbinizin yarısını Bosna' da bırakmanıza sebep olan ise kardeşlik. Bakırcılar çarşısında ve diğer birçok yerde Türkseniz bir başkasınız, onlar için Türk demek Osmanlı demek, müslüman demek, kardeş demek. Sanki kendilerinden birini görmüşcesine mutlu oluyorlar, alacağınız şeylerde özel indirimler yapıyorlar. 

Tüm bu duygu yüklü dakikalarda daha önce gelmediğime üzülüp, daha sonra bir daha gelmek için fırsat kollamak arasında gidip geldi düşüncelerim :)))



Hiç yorum yok: