16 Kasım 2011 Çarşamba

Tevekkül


Kaderin bizi üzmek için yaratıldığını düşündüğümüz çaresiz anlarımızda,
Sayın Mustafa ULUSOY' un kitaplarından birinde okuduğum bir hikayesinde; hasta, başına gelen bir olaydan dolayı aşırı üzgündür. Doktor bunu şöyle açıklar. İmtihan olarak bize verilen bir birimlik sıkıntıyı, kendi içimizde büyüterek 10 birim yapıp, sonra da Allah bana 10 birimlik sıkıntı verdi demek ne kadar yanlışsa, daha olaylar olmadan olmuşcasına üzüntüsünü yaşamak da o kadar yanlıştır.

Geleceği bilemeyen insan, hayalhanesinde; bilmediği, olacağından emin olmadığı olayları senaryolaştırır da, boş yere kendini harap eder durur. Bıçakla oynamak isteyen çocuğun, elinden bıçağı almaya çalışan anne babasına öfkelenmesi ne kadar anlamsızsa, bizim her halükarda iyiliğimizi düşünen Rabbimize karşı, sızlanarak kendi isteklerimizi vermesi konusunda ısrar etmemiz de bir o kadar anlamsız.

Yaratana güvenmek gerekli şüphesiz. O' nun olaylarda ne hikmet yarattığını bilemeden, anlamaya çalışmadan kadere küsmek, hayata kahretmek, sonradan pişmanlıkların esiri olmamak için sabredip, olaylardaki hikmeti görmeye çalışmak, Hz. Ebubekir gibi Sıddık olmak gerekir. Nasıl Hz. Ebubekir, Hz. Muhammed' in miraca çıktığına (insan aklı idrak edemese de) şeksiz şüphesiz inandıysa, nasıl bizler Allah ı görme ihtiyacı duymadan iman edebiliyorsak, O' nun bizim için en iyisini takdir edeceğine de kuvvetli bir imanla sarılmamız gerekiyor.

Herşeyi bilen, gören, işiten ve kullarına, kullarının kendilerine bile göstermediği merhameti gösteren Allah' a teslim olmak dileğiyle.