Gün ola harman ola...Belki basit bir teselli gibi görünse de aslında ne hakikatli bir söz, öyle değil mi?
Sıkıntının, çaresizliğin her yanımızı sardığını hissettiğimiz anlarda, bir dostun dudaklarından dökülür kimi zaman, kimi zaman bir dergide veya kitapta mutsuzluğumuza, umutsuzluğumuza çare olsun diye bir lütuf olarak kaşınıza çıkar bilmemiz gerekenler. İşte böyle birşey aşağıda paylaştıklarım da. Fatih Üniversitesi Hastanesi' ne tedavi için gittiğim bir zamanda, hastanenin (3 aylık) düzenli olarak çıkan Yaşama Sanatı dergisinde okuduklarım da bu kabilden birşeyler. Şimdi sizi o güzel yazı ile başbaşa bırakıyorum.
Günlük hayatta birçok olayla karşılaşırız. Bazı kimseler başa gelen olayları büyük bir olgunluk ve sükunetle karşılarken, nazıları da henüz ortada birşey yok iken sanki büyük bir hadise olacakmış gibi panik yaparlar. Oysa gelecekte olması muhtemel neticelere göre endişeye kapılmak ne kadar doğrudur? Geçmiş geçmiştir gitmiştir; gelecekse madem gelmemiş o halde yoktur... Yoktan korkmanın, dövülmeden ağlamanın hiç bir anlamı yoktur.
Kralın birine hediye olarak Hindistan' dan son derece değerli ipek kumaş gelmiş Kral sarayın terzisini çağırmış ve "Bana 10 düğmeli bir elbise dikmeni istiyorum, düğmeleri altından olacak...ve üç gün içinde teslim etmeni istiyorum" demiş ve eklemiş "Terzibaşı, düğmeleri de bizzat senin kalıp yapıp üretmeni istiyorum!"
Terzi "Ama Kralım üç gün yetmez" diyecek olmuş. Kral "Ben söyleyeceğimi söyledim...Gerisi senin bileceğin iş!" diyerek sözünü kesmiş...Terzi korka korka evine gelmiş, eli ayağı titriyormuş! Karısı terziyi teselli etmeye çalışmış. "Kocacığım, sen hele bir başla ben de sana yardım eder, bu işi başarabiliriz" demiş. Altın düğme yapmak için, önce altın-pirinç karışımı çivileri yuvarlak hale getirip kalıp yapmak gerekiyormuş. Terzi kalıp işiyle 2 gün uğraşmış.
"3. gün gelip çattı, hala kalıp işiyle uğraşıyorum, inşallah bugün elbiseyi diker yetiştiririm" diye kendi kendine düşünürken, hızlıca kapı çalınmış. Terzinin beti benzi atmış, korka korka kağıyı açmaya yönelmiş. kapıyı açmış ve karşısında birkaç saray görevlisini görmüş. Görevlilerden biri şöyle demiş: "Kral hazretleri gece vefat etti! Tabutu için altın renkli çivi lazım.. Terzibaşında çivi var dediler. Çivileri hemen hazırla!"
Bir olay vuku bulmadan hemen üzülüp sıkılmamak gerekir. Büyük bir zatın ifadesiyle "dövülmeden ağlamamalı, hiçten korkmamalı, yok olan şeyi varmış gibi tasavvur etmemeliyiz."
Bu misallerde anlatıldığı gibi, derdimden büyük Rabbim var demeden, gün ola harman ola demeden kendimizi sıkıntıdan kurtulamayacağımızı düşünmek, çaresizlerin çaresi olana güvenmeyi unutarak, çaresizliği iliklerimize kadar hissetmek anlamsız gerçekten. Elbette sabır zor ama altın anahtar :)
Çaresizlerin ve bunun yanında her türlü çarenin Rabbi olan Allah' a emanet...
Esen kalın.
1 yorum:
evett,,bazen kendimizi sikmak uzmek hicbirseye care degil,olacak oluyor ve gidiyor,,allahi unutmamak,derdimden buyuk rabbim var demek lazim
Yorum Gönder